16 Nisan 2009 Perşembe

sadakat

merhaba lan blogum(samimiyiz ya, ondan şeediyorum, yerim lan seni, şeker şey!:P)


bugün en sonunda kaç gündür aklımda olan şeyi yazabildim. kaçtır aklımdaydı sadakat üzerine yazmak, kısmet bugüneymiş. bence iyi oldu, "bende olmayan şey" diyecektim, o biraz ağır geldi bana, sonra vazgeçtim.:)

bak böyle blogum:

sadakat

aklımın almadığıdır. almayacak da muhtemelen. sadakat nedir ki?

sırf birini sevdiğin için biriyle beraber olmamak mı? e az önce göz süzdün yanından geçen hoş kadına/yakışıklıya?

işine sadık olduğun için istifa etmemek mi? eh be güzelim, fiyatın ne kadar?

en yakın arkadaşını affetmek mi? ama sen zaten en yakın arkadaş olarak seçtiğine göre, bütün sırlarını biliyor, elbette ona sadık kalmalısın, yoksa bütün açıkların çıkar meydana... zorunlusun zaten buna?!

fiyatım yok diyenlere inanmadığımdandır sadakate inanmayışım. herkesin bi fiyatı var artık bu yeni dünya düzeninde. ve elbette sadakatim de, fiyatım yüksek tutulduğu sürece geçerli. fazla olarak, bunu söylediğim için dürüst sayılırım(sadakat dürüstlük kabul etmez mesela; örten, kapatan şeydir sadakat.).

elenium ya da tamuli, hatırlamıyorum hangisiydi, orda diyordu:

"git ve bir süre için başka birini sev, ben aldırmam. ikimiz de mutlu olduğu sürece, kimin mutlu ettiğinin ne önemi var ki?"

sadakat bence budur.

sözlükten (ç)alıntı.

1 yorum:

  1. sadakat insanin kendisine yakisani giymesidir.
    gibi abuk bi tumceyle yoruma baslayalim:) yalniz gerisi belki birilerine daha da sacma gelebilir, bilemicem.
    sadakat cok cetrefilli kelime sanki. hani hemen arkasindan 'kime gore,neye gore?' sorusu gelebilir rahatlikla. zaten malesef ki hayatimizi hep bu , ne yone cekmeli, konulu fiillerden olustirmaya calisiyoruz. belki olmasi gerekendir, kim bilebilir? ama hep belli dikteler var iste hayatta. uygulamak istenen, uygulama surecinde bir yerde hep 'esnetilmek'icin cikiskar aranan...
    ben de sadik olmak istedim hep; dogrusu budur diye dusundum. kaldi ki hala bu konuda fikrim degisti diyemem. lakin hayatta oyle durumlarla, yasantilarla kesisti ki yolum, sadakat sadece arkasindan ozlem ve istekle baktigim bi dustur olarak kaldi. aldattim ben, arkadaslarimi, sevgililerimi; iyi bok yedim diyemiyorum da asla. ama yasamaliydim; yasanmamisliklar beynimde o kadar aci tatlar birakti ki malesef,kalbimin sizisini bile goze alir hale geldim.
    simdi dusunuyorum; belki'yi yasamamaliyim hevesiyle attigim adimlar hep ardimda baska bir belki yazdi haneme. hangisi daha iyi olurdu hala bilemiyorum cunku; bir kez yasama sansin var ve sen genelde beyninle degil kalbinle-bedeninle yapiyorsun secimini. ve ten dedigin genelde, zevk yemeginin ardindan aci bir sarap icirtiyor insana.
    tum bunlari yasadim, gordum; hala daha bilmiyorum ne taraf secilmeli, direksiyon hangi yone kirilmali... bildigim tek bir sey varsa o da, aldatmaya-aldatilmaya surekli bir mecburiyet icinde yasayacagim. kabul edersin ya da etmezsin; gozunu kapatip hep dogru olani yaptigini dusunebilirsin. yine de asla herkes icin mutlak dogru olani yapamayacaksin.
    kavramlar tartisilmiyor aslinda, o bizim husnukuruntumuz. kavramlar adlandirilirken o kadar duz ve dogru bir cizgi ustunde; yasamasi ise o kadar kolay degil. bir film kahramani olsaydik bu cok kolaydi belki ama yasam dedigin begenmedigin sahneyi kesip yeniden 'motor' diyebilecegin oyun degil. tum diyeceklerim bu kadardir, isteyen karakter analizimi yapabilir. sadece kabullendim birseyleri iste; kendimi bir sonraki sefere hazirlayamayacagimi anladim; gerisi onemli degil.

    YanıtlaSil